Ortadoğu
Ortadoğu; çeşitli uygarlıkların boy attığı, farklı kültürlerin kaynaştığı, Doğu ve Batı, Kuzey ve Güney, gelişmiş veya az gelişmiş ulusların az veya çok buluştuğu, fakat çatışmaların ve uyuşmazlıkların hiç eksik olmadığı Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının birleştiği, Boğazlar vasıtasıyla Karadeniz’i Akdeniz’e, Süveyş Kanalı ile de her iki denizi Hint Okyanusu’na bağlayan stratejik konumda bir bölgedir.
Ortadoğu’nun kapsadığı coğrafya tarih boyunca değişik bölgeleri içeren bir coğrafya olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamalarda her emperyalist güç kendi çıkarına göre sınırlar getirmiştir.
İkinci Dünya Savaşından sonra geliştirilen Amerikan Jeopolitiği açısından Ortadoğu, batıda Atlantik Okyanusu’ndan doğuda Orta Asya’ya kadar uzanmakta, Pakistan ve Afganistan’ı kapsayarak, kuzeyde Transkafkaslara dayanmakta, güneyde Kızıldeniz ve Basra Körfezini içine alarak Hint Okyanusu’na kadar uzanmaktadır. Daha sonra Bernard Lewis’e göre Ortadoğu sınırlar kuzeye doğru yer değiştirerek Rusya’ya uzanmıştır.
Bölgesel bir sınırlama yaparken, söz konusu coğrafyada öncelikle coğrafi bütünlük, kültür birliği veya kültürel yakınlık ve bu coğrafi bütünlüğün değer taşıyan bir stratejik konuma sahip olması gerekir. Günümüz koşullarında Ortadoğu’nun sınırları Türkiye, İran, Basra Körfezi, Arap Yarımadası, Mısır ve Kıbrıs’ı ihtiva eden coğrafya olarak tanımlanması uygun bir tespit olabilir.
Ortadoğu, Dünya Adası’nın tam merkezinde her üç kıtanın bağlantı bölgesi ve her üç kıtaya açılımı olan bir konuma sahiptir. Yukarıda tanımlanan bölge; Karadeniz, Türkiye’nin doğusu ve İran ile yüksek bir arazi kesimi, Hint Okyanusu, Kızıldeniz ve Akdeniz ile çevrilmiştir. Asya ile Avrupanın, Asya ile Afrika’nın Karadeniz ile Akdeniz ve Hint Okyanusu’nun bağlantıları bu bölgededir. Geçmişte ve günümüzde mevcut güç odaklarının ilgi ve menfaat alanıdır. Bölgede İsrail dışındaki nüfusun ezici çoğunluğu Müslüman’dır.
Ortadoğu’nun stratejik değerleri;
• Dünya’da bilinen petrol rezervlerinin %65’i bu bölgededir.
• Üç kıtayı birleştiren kara ve demiryolları’nın düğüm noktasıdır.
• Deniz ticaret yolları ve geçitlerinin büyük kısmını kontrol eder.
• Tarihin en zengin kültür hazinelerine sahiptir.
• Tek Tanrı’ya inanan dinlerin doğduğu bölgedir.
General Eisenhower bölgeyle ilgili şunları söylüyor. “Yalnız coğrafya bakımından bile bütün dünyada, stratejik yönden Ortadoğu’dan daha önemli bir bölge yoktur. Bütün gücümüz ve araçlarımızla örgütlenme yeteneğimizden, sevk ve idaremizden faydalanarak, Ortadoğu’yu kazanmak zorundayız.”
Ortadoğu çok kaygan bir siyasi zemine sahip olup mevcut potansiyel güce lokomotif görevi yapacak lider güç ve liderler yoktur. Lider rolü oynamaya hevesli ülkeler çok, ancak bölgedeki ülkelerin yönetim tarzı birlik oluşturulmasına imkan vermediği gibi küresel ve bölgesel güçler buna izin vermezler. Ne Ortadoğu’nun bütünü ne de liderliğe aday ülkelerden herhangi birisi, Ortadoğu için Batılı güçlerce tayin edilen çıtanın üstüne çıkamaz, engellenir.
Türkiye, Birinci Dünya Savaşından sonra sorunlar yumağı haline getirilen bu bölgede yaşamak zorunda, yaşarken de kendi bekası için bölge istikrarına katkıda bulunmak durumundadır. Ortadoğu önemlidir, kaynaklık ettiği doğrudan ve dolaylı sorunlar ile güvenlik ve ekonomik kazanımlar nedeniyle önemli bir bölgedir.
Türkiye’nin Suriye ile su, Hatay ve teröre verdiği destek; Irak ile su, Kuzey Irak’taki otorite boşluğu ve Türk azınlığı ile teröre verdiği destek; İran ile siyasal İslam ihracı ve teröre destek ile örtülü bir bölgesel rekabet; Kıbrıs ve Ege sorunları nedeniyle Yunanistan ile anlaşmazlık ve sorunları vardır. Kafkasya’da Azerbaycan ile sorunları, teröre desteği ve sözde Ermeni soykırım iddiaları nedenleriyle Ermenistan ile problemleri vardır.
Ortadoğu’da İkinci Dünya Savaşını takiben günümüze kadar geniş çapta Arap-İsrail savaşları yaşanmış halende düşük yoğunlukta devam etmektedir. Ortadoğu’nun dünya tarihine sunduğu tek istikrar, istikrarsızlıktır.
Türkiye’nin jeopolitiğinin ve jeostratejisinin şekillenmesinde Ortadoğu’nun payı önemlidir.