İstanbul
Tarihi Eserler ve Turistik Yerler
İstanbul’un hemen her köşesi târihî ve turistik özelliklere sâhiptir. Hepsini saymak, âdetâ mümkün değil gibidir. En önemlilerinden bâzıları şunlardır:
Surlar: İstanbul’un meşhur surları târihte dört defâ yapılmıştır. Surlar üzerinde 400 kule, 500 kapı bulunuyordu. Kara surları 6800 m, Marmara surları 8000 m ve Haliç surları 5000 m idi. Langa, Davutpaşa, Samatya, Narlıkapı, Yaldızlı, Yedikule, Belgrat, Silivrikapı, Sıgma, Mevlevihane, Topkapı, Sulukule, Edirnekapı, Kostantin, Eğrikapı, Ayvansaray, Balat, Fener, Yenikapı, Aiya, Yeni Aya, Cibali, Ayazma, Zindan, Balıkpazarı ve Yeni Câmi kapıları surların meşhur kapılarıdır. Marmara ve Haliç surlarının büyük kısmı yıkılmıştır. Kara surlarının yarısından fazlası yıkık vaziyettedir. Bir bölümü aslına uygun şekilde tâmir ettirilmiştir.
Anadolu Hisarı: Boğaz’ın Anadolu yakasında Sultan Yıldırım Bâyezîd tarafından yaptırılmıştır. Akça Hisar, Yeni Kale ve Güzelce Hisar isimleriyle anılmıştır. Boğazın bekçisi durumunda olup, üç ana kuleden ibârettir.
Rumeli Hisarı: Boğazın Rumeli yakasında Fâtih Sultan Mehmed Han yaptırmıştır. Kendisi ve paşalar taş taşıyarak inşaatta çalıştılar. Hisarın plânı Muhammed isminin yazılışı şeklindedir. 17 kulesi vardır. Yüksekliği 22 metredir. Sanat ve mîmârî bakımında şâheserdir.
Tekfur Sarayı: Edirnekapı, Kâriye Câmii yakınında olup, harâbe hâlindedir. Bizans dönemine âittir.
Topkapı Sarayı: İstanbul’un fethinden sonra Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılmaya başlandı. 1466’da başlanan sarayın inşaası, 1478’de bitirilmiştir. 699 dekar yer kaplayan sarayın çeşitli bölümleri vardır. Sarayın sâhildeki saltanat kapısındaki kule ve önlerindeki toplar sebebiyle “Topkapı” denmiştir. (Bkz. Topkapı Sarayı)
Dolmabahçe Sarayı: On dokuzuncu asırda dünyâda yapılan sarayların en meşhûrudur. Sarayın bulunduğu yer bir koy idi. Sultan Birinci Ahmed Han ile Sultan İkinciOsman Han devirlerinde bu koy doldurularak burada Çinili Köşk ismiyle bir kasr yaptırıldı. Daha sonra aynı yerde Sultan Üçüncü Selim tarafından Beşiktaş Sarayı yaptırıldı. Sultan Abdülmecîd Han bu sarayı yıktırarak 1851’de Dolmabahçe Sarayını yaptırmaya başladı. Yapımı beş sene süren bu sarayda 200 oda ve 8 büyük salon vardır. Mermerleri, Marmara Adasından getirilmiştir. Osmanlı sultanlarının Bâyezîd ve Topkapı saraylarından sonra oturdukları üçüncü yerdir. (Bkz. Dolmabahçe Sarayı)
Çırağan Sarayı: Beşiktaş’ta deniz kıyısında Yıldız Parkının karşısındadır. Sultan Abdülazîz Han 1871’de yaptırmıştır. Mermer işçiliğiyle meşhur olan saray, 1910’da yanmıştır. Günümüzde restore edilmiş ve turistik otel olarak kullanılmaktadır.
Yıldız Sarayı: Beşiktaş’ta Yıldız Câmiinin karşısındadır. Sultan Abdülazîz Han 1866’da yaptırmıştır. Çok geniş bir koruluğun içinde yer alan saray, çeşitli köşklerden meydana gelmiştir. Bâyezîd, Topkapı ve Dolmabahçe saraylarından sonra Osmanlı sultanlarının oturduğu dördüncü saraydır. Sekiz sultâna mesken olan bu saray, bir sanat âbidesidir. (Bkz. Yıldız Sarayı)
Beylerbeyi Sarayı: Boğaziçi’nin pırlantası olan bu saray Sultan Abdülazîz Han tarafından yaptırılmıştır. Sarayın doğu duvarları ve iç yapısı çok süslemelidir. Havuzlu salonu set biçiminde düzenlenmiş bahçesi ve değerli eşyâları ile meşhurdur. (Bkz. Beylerbeyi Sarayı)
İbrâhim Paşa Sarayı: Kânûnî Sultan Süleymân’ın eniştesi İbrâhim Paşanın düğün hediyesi olarak verdiği bu saray, daha sonraları kışla ve okul olarak kullanılmıştır. Sultanahmed semtinde bulunan saray, son senelerde tâmir edilip, Türk-İslâm Eserleri Müzesi olmuştur.
Eyüp Sultan Câmii ve külliyesi: Fâtih Sultan Mehmed Hanın emriyle 1453-1459 yılları arasında Eshâb-ı kirâmdan Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin İstanbul’u şereflendiren kabr-i şerîfinin yanında yaptırılmıştır. Külliye, câmi, türbe, medrese, imâret ve çifte hamamdan meydana gelmektedir. Çeşitli zamanlarda tâmir görmüştür. Senenin her gününde, bilhassa Ramazan ayında ziyâretçilerle dolup taşan, Türk milletince mukaddes tanınan bu türbe ve câmi, yalnız İstanbul’un değil, Türkiye’nin hattâ İslâm dünyâsının dînî ziyâret merkezlerinden biridir.
Fâtih Câmii ve külliyesi: Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından 1463-1471 seneleri arasında yaptırılmıştır. Külliye; câmi, medreseler, dârüşşifâ, tabhâne, imâret, sıbyan mektebi, kitaplık, hamam, saraçlar çarşısı ve çeşitli türbelerden meydana gelmiştir. Fâtih külliyesi, İstanbul Üniversitesinin ilk çekirdeğidir. Buradaki tetimme medreselerinde hazırlık dersleri görüldükten sonra, medresede yüksek tahsil yapılırdı. Klasik Osmanlı külliyelerinin öncüsüdür. Çeşitli zamanlarda tâmir görmüştür. Kütüphânesinde Osmanlı devrine âit el yazma ve basma 10.000 eser vardır. Bu eserler bugün Süleymâniye Kütüphanesinde okuyucuya açıktır.
Mahmud Paşa Câmii ve külliyesi: Mahmudpaşa semtinde sadrâzam Mahmûd Paşa tarafından yaptırılmıştır. Câmi, türbe, hamam, medrese, sıbyan mektebi, mahkeme, çarşı ve imâretten meydana gelmiştir. Çeşitli zamanlarda tâmir gören külliyenin günümüze sâdece câmi, türbe, han, medresenin dersânesi ve hamamının bir bölümü ulaşmıştır.
Mihrimah Sultan Câmii ve külliyesi: Edirnekapı’da Kânûnî Sultan Süleymân Hanın kızı Mihrimah Sultan tarafından Mîmâr Sinan’a yaptırılmıştır. Câmi medrese, sıbyan mektebi, hamam, türbeden ve dükkanlardan meydana gelmiştir. 1894 zelzelesinde zarar görmüş ve tâmir edilmiştir.
Sultan Selim Câmii ve külliyesi: Haliç’e bakan bir tepe üzerinde 1522’de yapılmıştır. Câmi inşaatını Yavuz Sultan Selim Han başlatmış, oğlu Kânûnî Sultan Süleymân tamamlatmıştır. Külliye; câmi, tabhâne, imâret, sıbyan mektebi, hamam, türbe ve medreseden meydana gelmiştir. Medrese, imâret ve Ayşe Hâtun türbesi yıkılmıştır. Diğer kısımları günümüze kadar gelmiştir. Câminin kıble istikâmetinde Yavuz Sultan Selim Hanın türbesi vardır.
Haseki Câmii ve külliyesi: Aksaray’dan Silivrikapı’ya giden cadde üzerindedir. 1551’de Haseki Hurrem Sultan tarafından Mîmâr Sinan’a yaptırılmıştır. Külliye; câmi, medrese, sıbyan mektebi, imâret, dârüşşifâ ve çeşmeden meydana gelmiştir. Dârüşşifâ, dispanser olarak kullanılmaktadır. Sultan Birinci Ahmed 1612’de câmiyi genişletmiştir.
Dâvûtpaşa Câmii ve külliyesi: Davutpaşa semtindedir. 1485’te Fâtih Sultan Mehmed Han ve Sultan İkinci Bâyezîd devri vezirlerinden Dâvud Paşa yaptırmıştır. Külliye, câmi, medrese, türbe, imâret, sıbyan mektebi, mahkeme, çeşme ve hamamdan meydana gelmiştir. Medrese yıkık vaziyettedir. Zâviyeli câmiler plânındadır. 1984 zelzelesinde imâret, mahkeme ve mektep kısmı yıkılmıştır.
Kara Ahmed Paşa Câmii ve külliyesi: Topkapı’da, Kânûnî Sultan Süleymân’ın sadrâzamlarından Kara Ahmed Paşa tarafından Mîmâr Sinân’a yaptırılmıştır. Külliye, câmi, medrese ve sıbyan mektebinden meydana gelmektedir. Medrese odaları U biçiminde câminin avlusunda dizilmiştir. Sıbyan mektebi câminin biraz uzağındadır.
İbrâhim Paşa Câmii ve külliyesi: Silivrikapı’da Sadrâzam İbrâhim Paşa tarafından 1551’de Mîmâr Sinan’a yaptırılmıştır. Geniş bir avlu içinde câmi, türbe, sıbyan mektebi, hamam, şadırvan ve çeşmeden meydana gelmektedir. Kapılardaki ahşap geometrik geçme ve fildişi kakma işçiliği çok güzeldir. Şadırvan, câmi, türbe, çeşme dışındaki kısım yıkılmıştır.
Hekimoğlu Ali Paşa Câmii ve külliyesi: Davutpaşa semtinde, Hekimbaşı Nuh Efendinin oğlu ve Sultan Birinci Mahmûd Hanın sadrâzamlarından Ali Paşa tarafından 1734’te yaptırılmıştır. Külliye, kütüphâne, zâviye, türbe, sebil ve çeşmeden meydana gelmiştir. Devrinin güzel çinileri ile süslüdür. 1830’da tâmir görmüştür.
Cerrahpaşa Câmii ve külliyesi: Cerrahpaşa semtinde saray cerrahı iken sadrâzam olan Mehmed Paşa tarafından 1593’te yaptırılmıştır. Mîmârı Dâvûd Ağa’dır. Câmi, medrese, türbe, hamam, çeşmeden meydana gelen külliyeden sâdece hamam günümüze ulaşmamıştır. 1958-1960 arasında tâmir görmüştür.
Amcazâde Hüseyin Paşa Câmii ve külliyesi: Fâtih’te Saraçhâne başında Amcazâde Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Külliye câmi, medrese, kütüphâne, çeşme, dükkanlardan meydana gelmiştir. Medresenin önem kazandığı külliyelerin örneklerindendir. Bütün yapılar bir avlu duvarı içine alınmıştır.
Zal Mahmûd Paşa Câmii ve külliyesi: Eyüp’te vezirlerden Zal Mahmûd Paşa ile eşi Şah Sultan tarafından 16. asır ortalarında Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Câmi, iki medrese, türbe ve çeşmeden meydana gelen küçük bir külliyedir. Plânı değişik ve ilgi çekicidir.
Koca Mustafa Paşa Câmii ve külliyesi: Cerrahpaşa semtindedir. Sultan İkinci Bâyezîd’in sadrâzamı Koca Mustafa Paşa tarafından Haghios Andreas Kilisesi câmiye çevrilerek kurulmuştur. Ekmekçizâde Ahmed Paşa bâzı ilâveler yaptırmıştır. Külliye, câmi, tekke, şadırvan, medrese ve imâretten meydana gelmiştir.
Mihrimah Sultan Câmii ve külliyesi: Üsküdâr iskele meydanındadır. İskele Câmii de denir. Kânûnî Sultan Süleymân Hanın kızı Mihrimah Sultan tarafından Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Külliye; câmi, medrese, sıbyan mektebi, imâret, hamam, kervansaray, ambar, muvakkithâne, çeşme ve türbeden meydana gelmektedir. Bunlardan câmi, türbe, medrese, sıbyan mektebi, çeşme ve hamam sağlamdır. Medrese, sağlık merkezi; sıbyan mektebi ise çocuk kitaplığı olarak kullanılmaktadır.
Eski Vâlide Sultan Câmii ve külliyesi: Üsküdar Toptaşı’ndadır. Sultan İkinci Selim Hanın eşi ve Sultan Üçüncü Murâd Hanın annesi Nurbânû Vâlide Sultan tarafından 1577-1583 arasında Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Külliye, câmi, medrese, dârüşşifâ, kervansaray, tabhâne, imâret ve dârulkurradan meydana gelmiştir. Câminin içi çini ve tahta oymalarla süslüdür.
Şemsi Paşa Câmii ve külliyesi: Şemsipaşa semtinde, deniz kıyısındadır. Kânûnî Sultan Süleymân’ın vezirlerinden Şemsi Paşa, Mîmar Sinan’a yaptırmıştır. Külliye, câmi, türbe ve medreseden meydana gelmiştir. Medrese 1953’ten beri kütüphâne olarak kullanılmaktadır.
Çinili Câmii ve külliyesi: Üsküdar’da Toptaşı semtindedir. Kösem Mahpeyker Sultan tarafından 1640’ta Mîmar Kasım Ağaya yaptırılmıştır. Külliye; câmi, medrese, sıbyan mektebi, çeşme, şadırvan, sebil, çifte hamam ve mezarlıktan meydana gelmiştir. Câmi duvarları beyaz üstüne çeşitli renkte çiçek motifi çinilerle süslüdür.
Yeni Vâlide Câmii ve külliyesi: Üsküdar iskelesi meydanının güneyindedir. 1708-1710 arasında Sultan Üçüncü Ahmed Hanın annesi Gülnuş Emetullah Sultan tarafından yaptırılmıştır. Külliye; câmi, sıbyan mektebi, muvakkithâne, imâret, çeşme, türbe ve dükkanlardan meydana gelmektedir. 1964’te tâmir görmüştür.
Beylerbeyi Câmii ve külliyesi: Beylerbeyi iskelesinin ilerisinde, deniz kıyısındadır. Sultan Birinci Abdülhamîd Han tarafından yaptırılmıştır. Mîmârı Mehmed Tâhir Ağadır. Külliyesinde; câmi, sıbyan mektebi, imâret, hamam, muvakkithâne ve çeşme bulunmaktadır. Muvakkithâne ve çeşme Sultan İkinci Mahmûd Han tarafından eklenmiştir. 1984’de geçirdiği yangın yüzünden câminin kubbesi çöktü. Eskisine uygun olarak yeniden tâmir edildi. Diğer ismi Hamîd-i Evvel Câmiidir.
Süleymâniye Câmii ve külliyesi: Kânûnî Sultan Süleymân Han tarafından 1549-1556 arasında Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Külliye; câmi, dört medrese, türbeler, türbedâr dâiresi, dârülhadis, dârüttıp, dârüşşifâ, bîmârhâne, dârülkurra, sıbyan mektebi, imâret, konukevi, han, hamam, kütüphâne ve birçok dükkandan meydana gelmektedir. Câmi dış görünüşü ve iç süslemeleri ile Türk mîmarlık sanatının şâheseri ve dünyânın başta gelen bir sanat âbidesidir. Kütüphânesinde bulunan 53.332 el yazma, 25.673 basma eser Cumhûriyet devri öncesine âittir. (Bkz. Süleymâniye Câmii)
Şehzâde Câmii ve külliyesi: Şehzâdebaşı semtindedir. Kânûnî Sultan Süleymân Han tarafından 22 yaşında ölen oğlu Şehzâde Mehmed hâtırası için 1543-1548 arasında Mîmâr Sinân’a yaptırılmıştır. Külliye; câmi, medrese, imâret, tabhâne, fırın ve türbeden meydana gelmiştir. Medrese, kız öğrenci yurdu, tabhâne ise Vefâ Lisesinin laboratuvarı olarak kullanılmaktadır.
Yeni Vâlide Câmii ve külliyesi: Eminönü meydanındadır. Sultan Üçüncü Mehmed’in annesi Safiye Sultanın emri ile 1597’de temelleri atılan câminin yapımıÜçüncü Mehmed Hanın ölümü üzerine elli sene durdu. Sultan Dördüncü Mehmed Hanın annesi Hadîce Turhan Sultan tamamlattı ve 1633’te ibâdete açıldı. Külliye; câmi, hünkârkasrı, dârülkurra, sıbyan mektebi, arasta, sebil, çeşme ve kütüphâneden meydana gelmiştir. Hünkârkasrı günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
Sultan Ahmed Câmii ve külliyesi: Sultan Ahmed meydanında, Sultan Birinci Ahmed Han tarafından 1609-1616 arasında Mîmar Sedefkâr Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Külliye; câmi, hünkârkasrı, sıbyan mektepleri, medrese, arasta, dârüşşifâ, tabhâne, imâret ve türbelerden meydana gelmektedir. Câminin içi 21.043 çini ile süslüdür. Batılılar bu câmiye, Mâvi Câmi demektedirler. Altı minâresi vardır. (Bkz. Sultan Ahmed Câmii)
Bâyezîd Câmii ve külliyesi: Bâyezîd Meydanında Sultan İkinci Bâyezîd tarafından 1501-1506 arasında yaptırılmıştır. Külliye; câmi, mektep, türbeler, tabhâne, kervansaray, medrese ve hamamdan ibârettir. Günümüzde medrese, Belediye Kitaplığı, imâret, Bâyezîd Devlet Kitaplığı olarak kullanılmaktadır. Kütüphânesinde 240.500 basma ve 10.698 el yazması eser vardır.
Nûruosmâniye Câmii ve külliyesi: Kapalıçarşı’nın kuzeyindedir. Külliyenin inşâsına Birinci Mahmûd Han başlamış, 1755’te Üçüncü Osman devrinde tamamlanmıştır. Külliye; câmi, medrese, imâret, kütüphâne, sebil, çeşme ve dükkanlardan meydana gelmiştir. Asıl adı Nûr-ı Osmanî’dir. Kütüphânesinde 10.000 el yazması ve 6000 basma eser vardır.
Lâleli Câmii ve külliyesi: Lâleli semtinde, Ordu Caddesi üzerindedir. Sultan Üçüncü Mustafa Han tarafından 1759-1763 arasında Mîmar Mehmed Tâhir Ağaya yaptırılmıştır. Barok üslûbunda yapılmış olan külliye; câmi, sebil, türbe, mumhâne, sipâhiler hanı, çarşı, çeşme ve muvakkıthâneden meydana gelmiştir. Medrese günümüze ulaşmamıştır.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Câmii ve külliyesi: Çarşıkapı’dadır. Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa külliyesinin inşaatını 1681’de başlatmıştır. 1690’da oğlu Dâmâd Ali Paşa tarafından tamamlanmıştır. Külliye; câmi, medrese, sıbyan mektebi, sebil ve türbeden meydana gelmektedir. Taş işçiliği, oymacılık ve dökümcülük sanatı bakımından şâheserdir. Külliye 1960’da tâmir edilmiştir.
Sokullu Mehmed Paşa Câmii ve külliyesi: Sultan Ahmed Meydanının alt yanındadır. Sadrâzam Mehmed Paşa adına hanımı İsmihan Sultan tarafından 1572’de Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Külliye; medrese, câmi, tekke ve şadırvandan meydana gelmektedir. Orta kapısı, mihrâbı ve minber kapısı üstlerinde birer Hacer-ül-Esved taşı parçaları vardır.
Atik Ali Paşa Câmii ve külliyesi: Çemberlitaş’ta Sultan İkinci Bâyezîd’in sadrâzamlarından Ali Paşa 1497’de yaptırmıştır. Külliye; câmi, medrese, sıbyan mektebi, imâret, türbe, çeşme ve elçi hanından meydana gelmektedir. Elçi hanı ve imâret yıkılmış, medrese ilk yapıldığı şeklini kaybetmiştir.
Köprülü Mehmed Paşa Câmii ve külliyesi: Divanyolu’nda Sadrâzam Köprülü Mehmed Paşa tarafından 1661’de yaptırılmıştır. Külliye; câmi, medrese, türbe, çeşme, sebil, kitaplık, han ve dükkanlardan meydana gelmekte olup, geniş bir yer kaplamaktadır.
Kılıç Ali Paşa Câmii ve külliyesi: Tophâne Meydanında donanma komutanı Kılıç Ali Paşa tarafından 1580’de Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Câmi, medrese, hamam, türbe ve sebilden meydana gelen külliye çeşitli zamanlarda tâmir görmüştür. Medrese kısmı Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından kullanılmaktadır.
Çorlulu Ali Paşa Câmii ve külliyesi: Çarşıkapı’da Dîvânyolu Caddesi üzerindedir. 1708’de Çorlulu Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Külliye; medrese, câmi, kütüphâne ve şadırvandan meydana gelmiştir. Külliyenin mîmârisi ve kalem işlerinde Barok üslûbunun etkisi görülür.
Dâmâd İbrâhim Paşa Câmii ve külliyesi: Şehzâdebaşı’nda Nevşehirli Dâmâd İbrâhim Paşa tarafından 1720’de yaptırılmıştır. Külliye; câmi, medrese, sebil, kütüphâne ve mezarlıktan meydana gelmektedir. Külliyenin kalem işi süslemeleri Lâle Devri özelliklerini göstermektedir.
Ayasofya Câmii ve külliyesi: Bizanslılar devrinde M.S. 326 veya 360 senesinde yapılan ve 4 defâ yenilenen Ayasofya kilisesi İstanbul’un fethi üzerine câmiye çevrilmiştir. Mihrap, minber, 4 minâre, imâret, medrese, sıbyan mektebi, muvakkıthâne, şadırvan, mahfil, türbeler, kütüphâne, sebiller, top kandilleri, saltanat kapısı ilâve edilerek, külliye meydana getirilmiştir. 1935’te müze hâline getirilen câmi, hâlen müze olarak kullanılmaktadır. Kütüphânesinde 5275 eski eser vardır.
Hırka-ı Şerîf Câmii: Fâtih Atikali semtindedir. Sultan Abdülmecîd Han tarafından 1850’de yaptırılmıştır. Plânı, Peygamber efendimizin, Veysel Kârânî hazretlerine hediye ettiği mübârek Hırka-i şerîflerinin ziyâretine ve muhâfazasına uygun olarak yapılmıştır. Mihrap ve minber al somaki mermerdendir.
Azîz Mahmûd Hüdâyî Câmii: Üsküdar’da Hüdâî sokağındadır. 1855’te Sultan Abdülmecîd Han tarafından yaptırılmıştır. Yanında büyük âlim Azîz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin ve yakınlarının türbe ve kabirleri vardır.
Selîmiye Câmii: Selîmiye kışlası karşısındadır. Sultan Üçüncü Selim Han tarafından 1803’te yaptırılmıştır. Câminin içi mermer, ağaç oyma ve nakış işçiliği bakımından zengindir. Yanında okul, muvakkıthâne ve hamam vardır.
Rüstem Paşa Câmii: Eminönü’nde Hasırcılar Çarşısında sadrâzam Rüstem Paşa tarafından 1560’ta Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Altında 16 dükkan bulunan câmi, Osmanlı çini mîmârisinin en zengin örneklerindendir.
Hamîdiye (Yıldız) Câmii: Beşiktaş’ta Yıldız Sarayı yakınında Sultan İkinci Abdülhamîd Han tarafından 1886’da yaptırılmıştır. Plânını ve süslemelerinden bir bölümünü sultan bizzat kendisi yapmıştır. İkinci Abdülhamîd Han, Cumâ namazlarını ve bayram namazlarını burada kılar ve muâyede denilen bayramlaşma burada yapılırdı.
Dolmabahçe Câmii: Dolmabahçe Sarayının yan tarafında Bezm-i Âlem Vâlide Sultan tarafından yapımı başlatılmış, 1852’de Sultan Abdülmecîd Han tarafından tamamlanmıştır. Câmi ampir ve barok mîmârîsinin karışımıdır. Aşırı süslemesi ile ilgi çekmektedir.
Ortaköy (Büyük Mecîdiye) Câmii: Ortaköy İskelesi yakınındadır. Sultan Abdülmecîd Han tarafından 1853’te yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tâmir görmüştür. Barok mîmârî tarzına göre yapılmıştır.
Teşvikiye Câmii: Şişli Teşvikiye’de Sultan Abdülmecîd Han tarafından 1854’te yaptırılmıştır. Son devir Osmanlı mîmârî özelliklerini taşıyan câminin tavanı renkli nakışlarla süslüdür.
Nusretiye Câmii: Tophâne’de Sultan İkinci Mahmûd Han tarafından 1826’da îmâr ettirilmiştir. Bu câminin yerinde Sultan Üçüncü Selim’in yaptırdığı Tophâne-i âmire Arabacılar Kışlası Câmii vardı. Bu câmi yanınca yerine Nusretiye Câmii inşa edilmiştir. Câmi, Barok üslûba göre yapılmıştır. Câminin iç duvarlarındaki Amme sûresini meşhur hattat Râkım Efendi yazmıştır. 1955-1958 arasında tâmir görmüştür.
Vâlide Câmii: Aksaray’da Sultan Abdülazîz Hanın annesi Pertevniyal Vâlide Sultan tarafından 1869-1871 arasında yaptırılmıştır. Câmide gotik, klâsik ve Hint mîmârî üsluplarının tesiri görülür.
Emirgan Câmii: Boğaziçi’nde Emirgan semtindedir. Sultan Birinci Abdülhamîd Han tarafından 1782’de yaptırılmıştır. Câminin yanında Hünkar Dâiresi bulunmaktadır. Köşesindeki muvakkıthâne, Sultan Abdülmecîd Han tarafından yaptırılmıştır.
Arap Câmii: İstanbul’un fethi için 714’te gelen hazret-i Mesleme tarafından Beyoğlu semtinde Haliç kenarında yaptırılmıştır. Emevî ordusu Şam’a geri dönünce, Dominiken râhipleri burasını kilise hâline getirdiler ise de, Dördüncü Murâd Han zamânında tekrar câmiye çevrilmiştir. Sultan Birinci Mahmûd Hanın annesi Sâlihâ Sultan, bu câmiye şadırvan ve ilâveler yaptırmıştır.
Bâlî Paşa Câmii: Fâtih’te Bâlî Paşa Caddesi üzerindedir. 1504’te İkinci Bâyezîd Hanın kızı Hüma Hatun tarafından eşi Sadrâzam Bâlî Paşa adına yaptırılmıştır. 1894 zelzelesinde çöken kubbesi 1939’da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tekrar yaptırılmıştır. Tek şerefeli minâresi sağdadır. Kesme taştandır.
Ağa Câmii: Beyoğlu İstiklâl Caddesi üzerinde olup, 1597’de Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Tek kubbeli olan câminin saçakları işlemelidir. İç duvarlar mavi, pencere içleri yeşil Kütahya çinileriyle kaplıdır. Mihrabı taştan, minberi ise oymalı tahtadır.
Cihangir Câmii: Fındıklı sırtlarında Boğaz’a nazır bir tepe üzerindedir. Kânûnî Sultan Süleyman tarafından oğlu Şehzâde Cihangir adına 1559’da Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Altı yangın geçiren câmi, 1889’da İkinci Abdülhamîd Han tarafından yeniden yaptırılmıştır. İki minâresi olan câmi barok uslûbundadır.
Fındıklı Câmii: Fındıklı’da deniz kıyısında İstanbul kâdısı Molla Mehmed Çelebi tarafından 1589’da Mîmar Sinan’a yaptırılmıştır. Sanat değeri çok yüksektir.
İskender Paşa Câmii: Fâtih’te Sofular Mahallesindedir. Sultan İkinci Bâyezîd Hanın vezirlerinden İskender Paşa tarafından 1505’te yaptırılmıştır. Çeşitli dönemlerde tâmir görmüştür. Terkim Mescidi de denir.
Ayazma Câmii: Üsküdar’da Kızkulesi karşısında tepe üzerinde Sultan Üçüncü Mustafa Han tarafından 1760’ta yaptırılmıştır. Hünkar mahfilinin duvarları İtalyan çinileri ile kaplıdır. Bahçesinde birçok kabir vardır.
Mümin gönüllerinin feyz alıp huzur bulduğu İstanbul câmileri yerli ve yabancı ressamlar ile fotoğrafçılara da en nefis manzaraları sunmaktadır. Şâirlerin gönüllerini coşturan bu muhteşem âbide eserler için Türk edebiyâtında yüzlerce şiir yazılmıştır. Bunlardan Yahyâ Kemâl Beyatlı’nın aşağıdaki şiiri, İstanbul câmilerini en iyi anlatanlardan biridir.
SÜLEYMÂNİYE’de BAYRAM SABAHI
Artarak gönlümün aydınlığı her sâniyede,
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye’de.
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mâvileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her ân aradan.
Gecenin bitmeğe yüztuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garib âlem bu!..
Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu...
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık,
Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya.
Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymâniye târîh oluyor.
Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allahına bir böyle yapı.
En güzel mâbedi olsun diye en son dînin
Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul’un ufkunda bu kudsî tepeyi;
Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle.
Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,
Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne,
Tâ ki geçsin ezelî rahmete rûh orduları...
Bir neferdir bu zafer mâbedinin mîmârı.
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabâh anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rü’yâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânı bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allahı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı tekbîr oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrâr alınan tekbîri;
Ne kadar sâf idi sîması bu mü’min neferin!
Kimdi? Bânîsi mi, mîmârı mı ulvî eserin?
Tâ Malazgird ovasından yürüyen Türkoğlu
Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,
Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli.
Çok büyük bir işi görmekle yorulmuş belli;
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz,
Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o,
Görünür halka bu günlerde tesellî gibi o,
Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,
Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.
Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri,
Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.
Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Çok yakından mı, bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar’dan mı? Hisar’dan mı? Kavaklardan mı?
Bursa’dan, Konya’dan, İzmir’den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, tâ Bâyezîd’den, Van’dan,
Aynı top sesleri bir bir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hâtıralar rüzgârını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.
Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlakâ her biri bir başka zaferden geliyor.
Kosova’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan, İstanbul’dan...
Anıyor her biri bir vak’ayı heybetle bu an;
Belgrad’dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar’dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıradağlardan mı?
Deniz ufkunda bu top sesleri nereden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!
Adalardan mı? Tunus’dan mı, Cezâyir’den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?
Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine,
Çok şükür Allah’a, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla berâber bulunan ervâhı.
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.
YAHYÂ KEMÂL BEYATLI