Sinop
Tarihi Eserler ve Turistik Yerler
Sinop, tabii güzellikleri ve târihî eserleri zengin bir ilimizdir. Karadeniz’in bütün özellik ve güzelliğini toplayan bir yarımadadır. Çok eski devirlerden beri bir yerleşim merkezi olduğundan, târih ve kültür hazinesi bir ilimizdir. Başlıca târihî eserleri şunlardır:
Sinop Kalesi: Hititler zamânında yapıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonraki dönemlerde tâmir edilmiş ve ilâveler yapılmıştır. Selçuklular 1215’te bir iç kale yaparak, gerekli gördükleri burç ve kuleleri güçlendirmişlerdir. Surların yüksekliği 30-35 m’dir. Dış surlar doğuda 500, batıda 270, kuzeyde 800, güneyde ise 400 metredir. Sultan İzzeddîn Keykavus’un yaptırdığı iç kale sağlam durumdadır. Kalenin; Kumkapı, Meydankapı, Tersanekapı, Tabakhânekapısı, İçhisar, Kale ve Yonca kapıları vardır. Kale, meşrûtiyetten sonra siyâsîlerin konduğu bir hapishâne hâline gelmiştir.
Alaeddîn Câmii: Sinop’un en eski câmisi olup, Selçuklu devri eseridir. Kitâbesinden anlaşıldığına göre Muinüddîn Süleyman Pervâne tarafından 1267’de yaptırılmıştır. Büyük Câmi diye de bilinir. Çeşitli zamanlarda tâmir gören câmi, en son olarak 1950’de onarılmıştır. Bir sanat şaheseri olan som mermerden yapılmış minberin bâzı parçaları, kubbenin yıkılmasıyla kırılmıştır. Bu parçaları, Türk-İslâm Eserleri Müzesindedir. Şimdiki minber ise 1851’de yapılmıştır.
Saray Câmii: Candaroğullarından Celâleddîn Bâyezîd tarafından 1374’te yaptırılmıştır. Kare plânlı, tek kubbeli bir câmidir.
Seyyid Bilâl Câmii: Cezâyirli Ali Paşa tarafından 1867’de yaptırılmıştır. Cezâyirli Ali Paşa Câmii de denir. Sultan Abdülhamîd Han tarafından 1896’da tâmir ettirilmiştir.
Fethi Baba Mescidi: Mehmed Ağa tarafından 1353’te Candaroğlu İsmâil Beyin emriyle yaptırılmıştır. Tersâne Câmii olarak da bilinir. Mermer mihrabı oldukça ince işçiliklidir.
AlâeddînMedresesi: Vezir Muinüddîn SüleymanPervâne tarafından 1262’de Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubat adına yaptırılmıştır. Girişin karşısındaki ana eyvan 1889’da tâmir sırasında derslik oldu. Hâlen müze olarak kullanılmaktadır.
Şehitler Çeşmesi: Kırım Harbinde Rusya’nın baskınında şehit olan askerlerin cebinden çıkan parayla yapılmıştır. Günümüzde harap bir haldedir.
Seyyid Bilâl Türbesi: Türbede Peygamber efendimizin soyundan gelen Seyyid İbrâhim Bilâl hazretleri medfundur. 675 yılında İstanbul’un Ömer ibni Abdülaziz tarafından kuşatıldığında, rivâyetlere göre, Orta Asya’dan yanında Müslüman Türklerle bu sefere iştirak için yola çıktı.
Karadeniz’de gemiyle İstanbul’a giderken fırtınaya tutuldu. Sinop limanına girdi. Liman gümrük vergisini ödediler. Bugün Alâeddîn Câmiinin bulunduğu yerde kardeşi Seyyid Ali Ekber ve Orta Asyalı Müslüman Türk askerleriyle dinlenip, hasta olan askerlerin tedâvisini yaparken Sinop’taki Bizanslı Tekfurun emriyle Bizanslı askerler geceleyin saldırdılar. Çarpışma sabaha kadar ve hatta gündüz de devam etti. Seyyid İbrâhim Bilâl ve yanındakiler Bizans askerlerinin kuşatmasını yararak bugün Hükümet Konağının bulunduğu semtteki Meydan Kapısından çıkmak üzereyken Seyyid İbrâhim Bilâl şehit düştü. Bu zât kerâmetini göstererek kılıç darbesiyle yere düşen mübârek başını koltuğunun altına alarak kabirlerinin bulunduğu yere kadar birkaç yüz metre yürüyüp kıble istikâmetine yüzünü dönerek ve başını da yerine koyup, kabre konulmuş gibi uzandılar. Bu hâdiseyi seyreden halk hayret, dehşet ve korku içinde Bizans Tekfuru aleyhine bu mübârek insanları neden öldürdün diye bağırmaya başlayınca, halkın tepkisini yatıştırmak için Tekfur çarpışmayı durdurdu. Şehit olanların İslâm usüllerine göre gömülmesine müsâde etti. Seyyid İbrâhim Bilâl de aynı yere defnedildi. Yaralı Türk asıllı Müslümanlara iyi davrandı. Sinop’un ilk Müslüman sâkinleri bu Orta Asyalı Türkler olmuştur. Müslüman olan Sinoplu kızlarla evlenerek çoğalmışlardır. Seyyid Ali Ekber de şehit olanlar arasındadır.
Seyyid Ali Ekber hazretlerinin kabri Alâeddin Câmii yanındaki Yeşil Türbede, Seyyid Bilâl hazretlerinin kabriyse Ada Mahallesinde Cezâyirli Ali Paşa Câmii bitişiğindeki Tayboğa (Seyyid Bilâl) türbesindedir.
Sinop tekfuru yaptığına sonradan çok pişman olmuş ve Seyyid Bilâl hazretleri için yaptırdığı türbenin kapı eşiğine gömülmesini vasiyet etmiştir. Önceleri türbeyi ziyâret edenler tekfurun mezarını çiğneyerek türbeye girerlerken, daha sonra bu kapı iptal edilerek, türbeye başka bir kapı açılmıştır. Şu anda türbeye Cezâyirli Ali Paşa Câmii içinden geçilmektedir.
Câminin avlusunda Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünce yazdırılan bir levhada şu bilgiler vardır: Türbe Çepni Türklerinin Beyi Emir Tayboğa için torunu Emir Belgamiş tarafından 1297 yılında yaptırılmıştır. Emir Tayboğa 1259 yılında Sinop’a baskın yapan Trabzon Rum Devleti ordusunun geri püskürtülmesinde büyük rol oynamıştır. Vasiyeti üzerine H.91 yılında İstanbul’un fethi için giderken Sinop’ta şehit düşen Seyyid Bilâl’in yanına gömülmüştür. Türbenin bitişiğine 1876 yılında Kaptan-ı Deryâ Cezâyirli Ali Paşa tarafından dikdörtgen plânlı bir câmi yaptırılmıştır.
Gâzi Çelebi Türbesi: Süleyman Pervâne Medresesinin sağ bitişiğindedir. Pervâneoğullarının son hükümdârı olan ve 1322 senesinde vefât eden Gâzi Çelebi’ye âittir.
İsfendiyaroğulları Türbesi: Alâeddîn Câmii bahçesinde bulunan türbede, Candaroğullarından Celâleddîn Bâyezîd ile oğlu İsfendiyar’ın oğlu İbrâhim Beylerle bu âileye mensup daha 8 zâtın kabri bulunmaktadır. Türbenin hangi târihte ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Türbe içindeki sandukalar Türk taş işleme oymacılığının eşsiz örneklerindendir.
Sultan Hâtun Türbesi (Aynalı Kadın): Halk arasında “Aynalı Kadın Türbesi” adıyla geçer. 1335 târihinde Birinci Murâd’ın kardeşi Süleyman Paşanın kızı İsmet SultanHâtun için yaptırılmıştır. Sinop Müzesi bahçesindedir.
Hâtunlar Türbesi: Candaroğulları zamânında yapılmış olan türbe, Cezayirli Ali Paşa Câmii yanındadır. Celâleddîn Bâyezîd’in oğlu İskender’in karısı ile kızı Ture Hâtun için yaptırılmıştır.
Eski eserleri
Serapis Tapınağı: Şehir merkezindeki Şehitler Parkı içinde 1954’te bir kazı esnâsında çıkmış olup Romalılara âittir. Sinop Müzesi: 1541’de açılmış ve 1970’te yeni binâsına taşınmıştır. Müzede arkeolojik ve etnoğrafik eserler sergilenir. Türklere ve Türklerden önceki devirlere âit eserler mevcuttur. Müzede ayrıca Şer’i Mahkeme Sicilleri de vardır. Boyabat Kalesi: Eski ve yeni kale olarak iki kaledir. Yeni kale eski kale üzerine yapılmıştır. Kaleden Gâzidere Çayına inen 252 basamak vardır. Kaya tünelinden ayrılan gizli bir yeraltı yolu şehrin altından geçerek, Erenlik Tepesine ulaştığı anlatılır. Yeni kale Osmanlı yapısıdır. Fâtih Sultan Mehmed Hanın Uzun Hasan’a karşı Otlukbeli Seferine giderken, bu kalede kaldığı rivâyet edilmektedir.
Mesire yerleri: Sinop, tabii güzellikler bakımından oldukça zengindir. Zengin orman dokusu, Karadeniz’deki uzun kıyısı, tabiî kumsallarıyla şirin bir ilimizdir. Başlıca mesire yerleri şunlardır:
Hamsaroz Körfezi: Bir yanı deniz, bir yanı ormandır. Çok çeşitli çiçeklerle süslüdür. Berrak denizi, bol çiçeği ve ağacı ile güzel bir dinlenme yeridir. İl merkezine 3 km mesâfededir. Körfezde bir av hayvanları parkı vardır.
Ayancık Çamlığı: Ayancık ilçesinde, orman içi dinlenme yeridir. Sarıçam ve karaçam korularından meydana gelen bölge, tabii güzellikleriyle meşhurdur.
Türkeli Çamlığı: Türkeli ilçesi yakınlarında orman içi dinlenme yeridir. Karaçam, kayın ve sarıçam ormanlarıyla kaplı güzel bir mesire yeridir.
Akliman Kumluğu: İl merkezine 2 km mesâfededir. Deniz ve ormanın iç içe olduğu kumluk, Boztepe ile Akliman burunları arasında kalır ve aynı zamanda tabii gemi barınağıdır. Denizi çok sığdır.
Kaplıca ve İçmeler: Sinop, şifâlı su kaynakları bakımından zengin olmasına rağmen bu kaynakların çoğunda tesis yoktur. Başlıca kaplıca ve içmeler şunlardır:
Aloğlu İçmesi: İl merkezi yakınlarındadır. Konaklama tesisleri yoktur. Kaplıca suyu içme olarak mîde, karaciğer ve safra yolları rahatsızlıklarına iyi gelmektedir.
Acısu İçmesi: Gerze ilçesinin Acısu köyündedir. Konaklama tesisleri yoktur. Suyu çeşitli mîde rahatsızlıklarına faydalıdır.
Soğuk Su: Sinop-Boyabat yolunun 47. km’sinde Cankurtaran Karakolu olarak da bilinir. Soğuk suyun etrâfı köknar ağaçları ile kaplıdır. Orman içinde yer alan bu su şifalı olarak bilinmektedir.
Buzluk Yaylası: Durağan ilçesi sınırları içinde olup, ilçe merkezine 10 km mesâfededir. En önemli özelliği yaylada bulunan mağaranın içinde yaz aylarında buzların meydana gelmesi, kışın ise erimesidir. Bu sebeple halk arasında Buzluk Mağarası adıyla bilinir.